Gazze'deki Yıkımın Ölçümü: Uydu Verilerinin Işığında

Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Mühendislik Fakültesi Geomatik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu ve ekibi, geliştirdikleri 'Küresel Yer İzleme Sistemi'ni kullanarak İsrail'in Gazze saldırılarının ardından oluşan yıkımı inceledi. Radar uydu verilerini analiz eden sistem, Ekim 2022'den bu yana Gazze Şeridi'nde yaşananları haritalandırdı. Prof. Dr. Kutoğlu, sistemin sunduğu verilerin, Gazze'nin altyapısının ve üstyapısının büyük ölçüde tahrip olduğunu gösterdiğini açıkladı. Araştırma, yıkımın coğrafi dağılımını ve türünü detaylı olarak ortaya koyuyor. Sistem, hasar gören yapıları, yeni oluşturulmuş yerleşim alanlarını ve moloz yığınlarını farklı renklerle kodlayarak görselleştirdi. Bu detaylı analiz, Filistin halkının yaşadığı yıkımın kapsamını daha iyi anlamamıza olanak sağlıyor.

Yüzde 80-90 Oranında Tahribat

Prof. Dr. Kutoğlu, "Yaklaşık 1 yıldır devam eden yoğun saldırılar sonucu, Gazze'nin neredeyse tamamının tahrip olduğunu gözlemledik." dedi. Araştırmacılar, net bir rakam vermekten kaçınarak tahribatın çok büyük olduğunu vurguladılar. Ancak, elde edilen veriler, Gazze Şeridi'nin yüzde 80 ila 90 oranında tahribata uğradığını gösteriyor. Mavi renkler, yıkılan veya zarar gören yapıları temsil ederken, kırmızı renkler ise yeni yerleşimler, moloz yığınları veya barikatları gösteriyor. Haritalar, Gazze'nin kentsel alanlarında ve kıyı şeridinde yoğun tahribat olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Özellikle Han Yunus bölgesindeki yıkım dikkat çekici düzeyde. Bu veriler, İsrail saldırılarının Gazze'ye verdiği zararı belgelemek ve uluslararası kamuoyuna sunmak için önemli bir kaynak oluşturuyor.

Küresel Yer İzleme Sistemi ve Önemi

BEÜ tarafından geliştirilen 'Küresel Yer İzleme Sistemi', radar uydu verilerini kullanarak yeryüzündeki değişiklikleri tespit edebiliyor. Bu sistem, doğal afetlerin yanı sıra çatışma bölgelerinde yaşanan yıkımları da izlemek için kullanılabilecek güçlü bir araç. Gazze'deki yıkımın kapsamını bu kadar net bir şekilde ortaya koyması, sistemin etkinliğini ve önemini vurguluyor. Sistem, sadece yıkımın boyutunu değil, aynı zamanda tahribatın türünü ve coğrafi dağılımını da göstererek daha kapsamlı bir analiz sunuyor. Bu analizler, insani yardım çalışmalarının daha etkili bir şekilde planlanması ve uygulanmasında da büyük önem taşıyor. Ayrıca, uluslararası hukuk çerçevesinde sorumlulukların belirlenmesi sürecinde de önemli bir rol oynayabilir. Bu teknolojinin gelişmesi ve farklı alanlarda kullanımı, gelecekte benzer krizlerin yönetimi açısından da umut verici.